Geri
M. Ali ÇINAR M. Ali ÇINAR Onuncu Köy

Keşke Çocuk Kalsaydık

Mutluyduk o yıllar,umutluyduk hepimiz,
Anamız babamız, evde olan yengemiz,
Tatlı bir hayat vardı,çileli olsa bile,
Bozulmamış gönüller, kalplerimiz tertemiz.
Yayın: Güncelleme:

Biraz Nostalji,

Değerli dostlarım, sizleri biraz geçmişe götüreyim.

Nasıl mı? dersiniz Anlatayım...


Ne güzeldi o eski günler, yoktu paramız pulumuz. Zaten çok fakirdi çoğumuz. Doğduğum ve büyüdüğüm yer, annem babam, ananem ve dedem, kardeşlerim ve arkadaşlarım, ev oturmaları 7 numara gaz lambasının ışığı. Bazen misafir gelince 14 numara lambanın yanışı ve onun yanması için misafir bekleyişimiz. Ardından ev sohbetleri hikâyeler, masallar… Okul derdimiz hiç yoktu o yıllar. Okumak neydi?... Kim bilirdi? Kim okurdu, kim dokurdu. Sadece köyde ezan okuma vardı. Sesin birazda güzelse deyme keyfine. Bu akşam ezanı kim okudu sorusuna verilen yanıt ben okudum, aferin çok güzel okudun yanıtını alınca ertesi günkü vakit ezanlarını beklemeye başlardık. Mikrofon, hoparlör falan yok ama okuduğun ezan başka bir köyden duyulurdu. Ses kirliliği olmadığı için kulaklarımız çok uzaktaki sesleri duyar, gözlerimiz çok uzakları net görürdü. Haftada bir gün Pazar kurulurdu 12 km uzakta ki Taraklı nahiyesinde. Her evden bir kişi atına ya da merkebine biner pazara giderdi. Pazarın bizim için önemi çok büyüktü. Niçin mi? Üç beş tane şekerin, ya da küçük bir hediyenin ve ya ısmarladığın her hangi bir isteğinin akşama gelme beklentisi. O gün akşam biraz geç olurdu. Gözlerimiz hep pazarcıların dönüşünü beklerdi. Akşam olunca istediğin şey eğer gelmişse dünyalar senin olur ve uçardık mutluluktan. Gelmezse eğer umutlar bir hafta sonraya bırakılır ve gelecek haftayı iple çekmeğe başlardık.

O zamanlar motorlu taşıtlar yoktu, tarlalarımızı öküzlerle sürer, odunumuzu öküz arabalarıyla getirir, her işimizi hayvanlarımızla görürdük. Her yer yemyeşil ve dağlarımız sık ağaçlarla kaplıydı. Yangın diye bir şey bilmezdik. Hepimiz ormanda hayvan otlatır, her ağacın dibinde bir ateş yakardık. Dağlar türkü sesleriyle şenlenir, sesi güzel olanlar avaz avaz türkü söylerdi. Bazıları küçükbaş hayvan(keçi) otlatır, en azından bir kişide 100–250 arası küçükbaş hayvan olurdu. Çamlar hiç kurumazdı, kurtlanmazdı o zamanlar. Kulaçların ermediği çam ağaçları vardı ormanlarımızda. Bazen ev ya da ambar yapımında ormana gider, testereyle bir ağacı kesip gelmek bir günümüzü alırdı. Gövdesini tahta biçerdik el hızarlarıyla. Tahtaların düzgün olması için baca kurumlarından boya oluşturulur ve ipi ıslar, ağacın boyuna uzatır, gergin bir şekil alınca ipi yukarı ortadan kaldırır ve bırakırdık. Böylelikle çizgi çizmesini de bilirdik. Bir ağaçtan yaklaşık 8–10 tahta çıkar ve bir günümüzü de o alırdı. Her iş elle ve basit aletlerle yapılır, işler de yürür giderdi.

Bakın size bir örnek daha vereyim. Ekinler olgunlaşınca harman gelir. Harmanda tarladaki ekinler orakla biçilir, tırmıkla toplanır, deste yapılır. Öküz arabalarıyla da harmana getirilirdi. Harmanda sap saçılır ve döven koşulur yine hayvanlarla üzerinde dönerek sapların ezilmesiyle sapların saman oluşu, buğday tanelerinin ayrılışı, sonra rüzgâr çıkınca savrularak samanla buğdayın ayrılması epey zaman alırdı. Çıkartılan buğday seç değneğinin üzerine konan “gözer” denilen bir aletten geçirilir ve çuvallara konulurdu. 200 kg. buğday alınması, ekiminden başlarsak tam tamına 4 günümüzü alırdı. Hayat zordu sanki o zamanlar ama ekmek tatlıydı muhabbet kadar. Evlere misafirler gelir uzaktan yakından günlerce hatta haftalarca kalırdı. Hiç şikâyet duymazdık annelerimizden, babaannemizden. Bayramlar tamtamına bir hafta sürerdi. Herkes doyasıya eğlenir hem de dinlenirdi. Mal yığmayı kimse bilmezdi. Mutluydu insanlar. Olanlarla yetinirdik. Radyo yoktu, televizyon yoktu, sanki ayrı birer cumhuriyetti köylerimiz. Hayırlar yapılır, pilavlar dökülür, yağız köy delikanlıları peşrev çekerdi er meydanlarında.

Kısacası, Siyasetten ve ticaretten uzak bir yaşam vardı işte. Herkesimin memnun olduğunu köy kahvelerindeki sohbetlerden ve eğlencelerinden biliyorum. Yıllar geçti, radyolar geldi köylere kahvelerde “AJANS” dinleyelim derken herkes susturulmaya başlandı. Olup bitenleri herkes anladığı kadar dinliyor ve anlatıyordu. Ardından TV ler çıktı, iyice suskunluk başladı. Neler varmıştı dünyada. Şaşkına dönmüştük. Bizimkide bayram mıydı? Vay anasına, dut yemiş bülbüle dönmüştük. Hepimiz birer izleyici oluverdik. Derken oyunlarımız bitti, sadece koyunlarımız kaldı elimizde. Ardından bizleri kurtarıcılar gelmeye başladı köylerimize. Demek ki bizler kurtulmamız lazımmış tı. Ve kurtulalım diyorduk bu sıkıntılardan! Nutuklar öyle atılıyordu. Tertemiz gönüllerimiz vardı, İnanıverdik. Güzel giyimli seçilmiş kişileri böylelikle seçmeye başladık. Bu serüven 1950 yıllarında başlamıştı. Devam ederek te gelmektedir.
Takım tutar gibi parti tutmaya başladık. Elli hanelik köy ikiye bölündü. Ardından kahvehaneler ayrıldı. Birlik ve dirlik azalamaya başladı çocuklar arasında bile kavgalar oluyor birbirimize giriyorduk. Dostlukların temeline sanki dinamit konmuştu. Ne güzel yaşıyorduk önceden. Ayrılık gayrilik olmadan... 

Evet değerli dostlar,

Ne köy kurtuldu ne de bizler. Sadece bizler geçmişte kalan bizleri mutlu eden hayattan kurtulduk. Gerçek dostlardan kurtulduk, adeta kurutulduk.


 


Hepinize saygılarımı en derin duygularımla sunuyor sağlık ve sıhhat diliyorum çok değerli okuyucularım.

#

Yorumunuzu Ekleyin

Adı-Soyad
E-Posta
Yorum
İşlemin Sonucu
  • Yorumlar T.C. Yasalarına aykırı olamaz.
  • Hakaret içeren yorumlar, yayınlanmasa bile yasal mercilere iletilebilir
  • KVKK Kapsamında, bilgileriniz, yasal merciler hariç kimseyle paylaşılmaz.
  • Formda doldurduğunuz bilgiler ve IP adresiniz sisteme kaydedilir.
  • Yorumunuz onaylanıp yayınlandığında, sadece yorum, isim ve yorum tarih saati gösterilir.
Yorum Ekle

Yorumlar

İbrahim ARSLAN
28.09.2007 / 00:22:09
Sayın Hocam bu akşamın en keyifli yazısını okudum,çocukluğumdaki mutlu anları adeta tekrar yaşadım,bazen kahkahayla güldüm,bazende düşündüm.Kalemine sağlık.
faruk serkan
28.09.2007 / 00:56:44
hocam o günleri sizler gibi yaşamadım, yaşayamadım ama inanın yaşamak isterdim... fakat şunu da belirtmeliyim ki; bizim kuşağın çocukluğu da en az sizlerin çocukluğu kadar cesurdu. öyle ki; babamlar heber seyrederken onca uyarılara rağmen konuşmaktan kendimizi alamazdık biz de, nihayetinde fırça yiyeceğimizi bile bile. keşke şimdi de çocukluğumuzdaki kadar cesur olabilsek. bence olgunlaştıktan sonra bize verilen tek hediye korkaklığımızdır. Ve unutmadan; o kadar çamurun çökeğin içinde tepinip kirlenirdikte, ne kadar kolay olurdu temizlenmemiz. keşke şimdi de çoculuğumuzdaki gibi kolay olsa temizlenebilmemiz...
sıtkı duman
28.09.2007 / 06:11:48
Sayın hocam, o güzel günleri sade ve çok değerli anlatımınızla yazdığınız yazınızı zevkle okudum. Bir anda deste arabalarının dereler tepeler aşan seslerini duyar gibi oldum. Çok teşekkür ederim.
Mehmet ARSLAN
28.09.2007 / 09:01:41
Sayın hocam yazınızı okudum. Taraklı/ Akçapınar köyünde geçirdiğim o çocukluk yıllarımı hatırlattı.O günleri hatırlayıp bu günlere nasıl geldiğimizi görmek ve bilmek isyetenlere yardımcı olmuştur.HAYIRLI RAMAZANLAR...
Abdullah Birisi
29.09.2007 / 11:49:20
Degerli yazarimiz, cok akici bir uslup kullanmis yazisinda. Tebrik ediyorum.. iste insan nefsini tezkiye edebilirse, cocukluk yaslarindaki o hayat zevkini yeniden yasamaya baslar. Tertemiz bir sekilde.. Hatta daha otesinide..
saime
5.10.2007 / 23:27:27
yüreğinize ve kaleminize sağlık bir hoş seda bıraktınız.ne varsa hep çocuklukta var ne hayatın ağır yükü umuzlarda nede gelicek kaygısı yüreklerde.cocuklar hep büyümek isterler kocaman bir adam yada şefkatli bir anne iyi bir baba olmak.evet bir hengamedir gidiyor hayatımız,sürekli bir yaşam savaşı içerisindeyiz sanki,bencil bir yaşamın savaşı herkez kendisi için yaşıyor,herkez kendi geleceği için çalışıp çabalıyor yani herkez kendini düşünüyor..bir şeyleri kazanma uğruna bir çok değerimizi yitiriyoruz.hayatı kazanacağız derken komşularımızı arkadaşlarımızı,kısaca insan olduğumuzu unutuyoruz robotlaşıyor sanki hayatımız monotonlaşıyor bencilleşiyor kaptırıp dünyanın albenisine,farkında olmadan neleri yitiriyoruz neleri ahh bir bilsek.keşke diyorum hep çocuk olarak kalsaydık,hiç büyümeseydik keşke...ve içimizdeki gelicek kaygısı yerine,annemizin akşam olunca bizi sokaktan eve çağıracağı anki kaygı olsaydı.KEŞKE.hayatınız boyunca keşke dememeniz dileyi ile.sevgi ve saygılar

YAZARIN SON YAZILARI

Çocuklarımız ve Çevremiz

Çocuklarımız ve Çevremiz

Bir asır denilen kısa bir zaman şu anda dünyada bulunan insanları yutmayacak mı?
Devlet ve Din

Devlet ve Din

Devletin yaşaması için Diyanet bir sigortadır.
Şeytanın Hilesi

Şeytanın Hilesi

Şeytanın metotlarını öğren, şeytanları göreceksin.
Biz Böyle Değildik Gardaş

Biz Böyle Değildik Gardaş

Biz Böyle Değildik Gardaş Bize Ne Oldu
Yine Sürpriz Çıkmadı

Yine Sürpriz Çıkmadı

Asgari Ücret Yine As-ga-ri-de kaldı
Yine Sürpriz Çıkmadı

Yine Sürpriz Çıkmadı

Asgari Ücret Yine As-ga-ri-de kaldı

GENEL BİLGİLER

Taraklı

Taraklı

Taraklı Nerede, Taraklı'nın tarihi ve coğrafi özellikleri
Taraklı Otobüs Saatleri

Taraklı Otobüs Saatleri

Ağustos 2023 Güncel Taraklı - Sakarya Otobüs Kalkış Saatleri, Taraklı Otobüs Saatler 2021, Taraklı Otobüs Tarifesi, Taraklı Sakarya ilk otobüs ne zaman? Taraklı - Sakarya Son Otobüs Ne zaman? Sakarya Taraklı İlk Otobüs Ne Zaman, Sakarya Taraklı Otobüs Saatleri, Taraklı Koop Otobüs Saatleri
Taraklı'da Gezilecek Yerler

Taraklı'da Gezilecek Yerler

Taraklı'ya geldiğinizde gezilecek yerler neresidir? Taraklı'nın en popüler gezilecek yerleri yazımızda.
Taraklı Termal Turizmi

Taraklı Termal Turizmi

Taraklı'da termal turizmi, Türkiye'deki belli başlı noktalardan biri haline gelmiştir.