Suni Teneffüs
Banka kredileri, kredi kartları derken dar gelirli vatandaşların önüne sunulan sahte mutluluk yolculuğu sona ermek üzeredir. Uzun vadeli verilen krediler kısa düşünen ya da muhtaç olan insanlar arasında kapışıldı. Ardından sahte bir mutluluk meydana getirildi. Ama çabucak geçiverdi bu zaman. Yarını düşünemeyen bizler dalıverdik sahte mutluluğun içine. Ta ki, senetler ve icracılar kapıyı çalıncaya kadar. Kapı çalınınca da tüm aile fertlerini uykusu kaçtı. Neşe yerini kedere bıraktı. Sadece minikler bir şey anlamıyor bu telaş ve bu tartışmalardan. Onlar oyuncaklarıyla oynarken bizler de onların geleceklerini ipotek altına alıyorduk. Evet, hiçbir konu önemsiz değildir aslında. Hele geleceğimizi ipotek altına almak kadar da tehlikeli bir iş yoktur. Hayatı hep yaşayarak mı öğreneceğiz acaba? Geçmişimizden ders çıkaramadığımız da ortada. Günümüzde oyunlar açık oynanıyor aslında. Oltanın ucundaki bir öğünlük yiyeceğe hemen atlamamızın başımıza ne işler açabileceği hepimizce malumdur. Her şeyi enine boyuna ölçmemiz ve mutlaka istişare de bulunmamız gerekmektedir. Zararın neresinden dönersen o an kâra geçersin. Aklımızı başımıza alalım. Yaptığımız her işi önümüzü görerek yapmamızda yarar vardır. Unutma ki, seni sen kadar hiç kimse düşünmez. Senin mutluluğunu izleyenler can çekişmeni de aynı şekilde izlerler. Güvenilirlik derseniz her geçen gün kan kaybetmek de. Herkes kendi hesabını çok iyi yapmalı ve adımlarını da ona göre atmalıdır.
Evet değerli dostlar,
Bu dönem takla attırma dönemi mi? yoksa takla atma dönemi mi? kefilsiz dağıtılan kredi kartlarını bağış gibi algılayan yarını düşünmeden sanki geri ödemeler olmayacakmış havasına bürünen ya da Allah kerimdir diyen insanımız maalesef çürük tahtaya bastırıldı. Elinde bulunan her şey ipotekli; Sabah TC Vatandaşlık numarasını alıp götüren, Akşama istediği araca bindi geliyor. İyi de, ya ödemeler gelince, karşılığı olmadan alınan malın geri ödemesi de biraz ağır olacaktır. Bu gün ye, torunun ödesin diyorlardı bir zamanlar, ancak artık bugün ye, yarın öde diyorlar. Geleceğini kiraya verip bu kadar boş vermiş bir toplum dünyanın neresinde var? Tamtamları ve yamyamları izlemekten sıkılmayan aklını dahi kiraya vermiş önünü göremeyen bir güruh bir gün mutlaka bir bedel ödeyecek ve son pişmanlık ta fayda vermeyecektir. Ödeyeceğimiz bedel sonrası kendimize gelme fırsatı tanınır mı bilemiyorum. Ya kendimize geliriz, ya da silinir gideriz. Hep karamsarlıktan söz ediyorsunuz diyor bazı okurlarımız. Ben hayal görmediğimi, komplo teorisi de üretmediğime inanıyorum. Sadece gözlemlerimi yazıyorum ki, tedbirli olalım diye. Geç alınan tedbir tedbirsizliktir. “Ayağını yorganına göre uzat” diye bir atasözümüz var. Bizlere ayağına göre bir yorgan yap diyen olmadı bugüne kadar. Yorgan küçüldükçe bizler büzülmeye devam edeceğiz. Dünyanın en verimli topraklarında, en güzel yerinde düşürüldüğümüz bu acı tablonun reçetesini yazıp uygulamadıkça kurda kuşa yem olmaktan başka çaremiz yoktur. Üç tarafı denizlerle kaplı, içinde sayısız nehirler ve ırmaklar daha ne istiyoruz, neyi bekliyoruz. Şu zihin bulanıklığından bir an önce kurtulup birbirimizi düşman gibi görmekten vaz geçelim. Yoksa hepimiz helak oluruz.
Evde aile reisi, köyde muhtar, beldede belediye başkanı ve mecliste vekiller herkesin üzerinde ağır bir yük vardır. Kimse sorumsuz davranamaz. Davranmamalıdır. Böyle de bir hakkı da yoktur verilmemiştir de. O zaman, seçilen her kim olursa olsun sorumluluğu çok olan insandır. Her yaptığı işin hesabını halka ve hakka bir gün mutlaka verecektir. Yapılan her işin halkın yararına olmasına önem verecek, yapılabilecek yanlışların karşısında da dimdik duracak liderlere ne kadar muhtacız.
Evet değerli dostlar, şu cümleyi lütfen kullanmayalım. “Boş ver be arkadaşım, sen mi kurtaracaksın bu dünyayı”. “Eğlenmene bak, nasıl olsa gidiyor artık”, gibi sözler bizlere yakışmaz, hele Müslüman'a hiç yakışmaz.. Kendimize gelip aklımızı başımıza alıp birlik olup akıntıya kürek çekmeden, doğru olanların yanında yer alarak yanlışlara karşı mücadele verelim. Bizimde çorbada tuzumuz bulunsun.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.