Birlik Ve Dirlik
Mehmet Akif Ersoy
Hayırlı bir günde açılış yapmak, işin hayırlı olacağı anlamına gelmez. Yapılan işin hayırlı bir iş olması halinde ise, hayırlı bir gün beklemeğe de gerek yoktur. Her gün hayırlı işler yapılmalı. Yapılan işlerde hak ve hakikat gözetilmelidir.
Yapılacak her işte hakkın rızası ve halkın teveccühü kazanılırsa o iş hayırlı iş demektir. Yetkili olan şahsiyetler eğer ilkeli olmazsa, yapılan her işten o toplum zarar görecektir. Sebep olan kişilerde bu vebalden kurtulamaz.
Günümüzün en büyük problemi, iç disiplinini oluşturmamış şahsiyetlerin, kılık ve kıyafetini düzgün giyerek her gelen iktidarı kullanmasını iyi bilip, her geçen gün sayılarının giderek çoğalması, ve devlet yönetimine talip olmalarıdır.
Haram helal ver Allah’ım,
Asi kulun yer Allah’ım. Düstursuzluğunu prensip edinip, konuşma becerisini geliştirmiş, hak ve hukuk tanımayan laf canbazlarının sayısı azımsanmayacak kadar çoktur. İçi başka dışı bambaşka şekle bürünmüş bu menfaat pereselerin bey-tül maldan beslendikleri ve her iktidarın yumuşak karnını tanıyarak, birilerine de biraz pay ayırarak asalak olarak yaşamlarını sürdürdükleri aşikârdır. Vatanseverliği dillerinden düşürmeyen bu kişiliksiz kişiler, toplum menfaati için çalıştıklarını tespih gibi dillerinden düşürmezler. Aslında onlar için, ülke menfaatini düşünme koruma ve kollama kaygılarının bulunmadığı yakınları tarafından da çok iyi bilinir. Yatları katları olsun, her zaman vitrinleri onlar süslesinler, hakkın haklı da değil, güçlü de olmasını benimsemişlerdir. Tek istedikleri, kazançları bol olsun, çünkü parayla herkesi satın alabileceklerini, aynı zamanda her şeye hâkim olabileceklerini zannederler. Bazen hakkı ve hakikati korumak isteyen yetkililere karşılaşırlarsa, onlar içinde kılıf hazırdır. Akla gelmeyecek suçlamaları, o kişilere isnat ederek, elindeki yetkileri aldırıp, kendi işilerini gördürebilecek birilerine verilmesini arzu ederler. Devlet yönetimine getirilenlerin bazılarını, sadece kendi işlerini gördürmek için yetki verilmesini isterler. Makam ve mevkii düşkünleri için bu kaçınılmaz bir fırsattır. İşi doğru yapan adamı severler. Doğru iş yapanları ise işten el çektirirler. Bu güne dek doğru iş yapılsaydı, bu güzelim insanlarımız bu kadar sefalete düşer miydi? Yoksulluk bizim kaderimiz değildir. Talanların ve çalanların önü kesilirse, bu cennet vatanda yaşayan hiçbir insan açlık ve fukaralık çekmez.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, çalanları ve talanları yapanların cezası ölüm olmalı. Zaman aşımı neymiş kardeşim, bey-tül maldan çalanlara bu ülkede yetki verilmemeli. Yetkili olanlarında ömür boyu yetkileri ellerinden alınıp, en büyük cezaya da çarptırılmalı diye düşünüyorum. Bir ülkede on lira çalmanın cezası dokuz lira olursa, o ülkede sorunların çözülemeyeceği gibi, bir çığ gibi büyümesine de engel olunamaz. Ama bir gün o çığın altında hepimiz kalırız. Son sözüm, diyorum ki, ülkemizi ve Milletimizi sevenler, ne olur Allah aşkına, gördüğünüz yanlışların karşısında mücadele ediniz. Herkes bulunduğu yerden ve kurumundan sorumludur. Yapılan yanlışların karşısında hakkın tarafını tutarak birleşiniz. Birlikten dirlik, dirlikten de mutluluk ve huzur doğar…Böyle yapaılırsa gelecek neslimize en büyük mirası bırakmış oluruz. Onlarda bize dua ederler. Aksi durum ise bedduadır. Kendi neslinden beddua alan bir "Millet" iflah olmaz.
Hepinizi saygı ve sevgilerimle selamlıyorum. Değerli okuyucularım…