Seçim mi? Geçim mi?
Seçim derdi mi geçim derdi mi? insanların birbirinden uzaklaşmaya çalıştığı, birbirine güven duygusunun her geçen gün azaldığı bir dönemde, aynı zaman da kimin eli kimin cebinde olduğu belirsiz bir zamanda seçim mi? geçi mi? diye insanın aklına gelmiyor değil. Kendi yakın akrabalarının bile hafızalardan silindiği günümüzde seçim için bu kadar koşuşturmalar gerçekten geleceğimizin teminatı için mi yapılıyor, yoksa kendi çıkarlarını, aile efradını ve yandaşlarını kayırmak için mi? doğrusu ben kuşkuluyum. Çünkü iki dudağın arasından çıkan kelimelerin güvenirliği her geçen gün azalıyor. Çok iyi niyetli hamiyetli insanlarımız için bir diyeceğim yok. Onları tabiî ki bu günkü yazımın içine almıyorum ve ayrı tutuyorum. Ama şuna inanıyorum ki, bu kavgaların bu koşuşturmaların yüzde doksanı geçim kavgası. Biz seçmenler seçilmiş kişileri seçmekten artık pek haz almaz olduk. Umutlarımız da her geçen gün tükenmekte. Cumhuriyetimizin 85. yılında böyle mi olmalıydı “Benim Güzel Türkiye’m”. Niye kendimiz belirleyemiyoruz bizlerin sorunlarını çözebilecek kişileri. Seçilmiş kişiler tabiî ki seçmene önem vermez. Onların her davranışı şow dan ve gösterişten öteye geçemez. Çünkü seçme seçilmişlere sadece meşruiyet kazandırmak için oy kullandırılıyor. Bunun içinde seçilecek kişiler parti liderlerinden başka kimseye müdana etmiyor. Sağ olsun liderlerimizden de bol bol nutuk dinliyoruz. Seçmenler de zaten belirlenmişleri belirlediği için seçmenin değeri sadece sevgili vatandaş (!) lar olarak kalıyor siyasetçilerin dudaklarında. Sizden ve bizden anlayışı hala sürüp gidiyor. Liyakat ve şahsiyet aranacak yerde, dalkavuklar ve riyakârlar ön plana çıkıyor. Sahte nezaketleriyle seçmenin önüne çıkarak oy avcılığı yapıyorlar. Sonra da ülkeyi idare edecek sekreterya oluşuyor. Oluşacak bu sekreteryayla, ya medeniyetin yolunu açarsınız, ya da tarihin derinliklerine götüren yolda yürümeye devam edersiniz.
Peki, nasıl olmalı.
Bana göre seçmen kendi içinden seçilmek isteyenleri, yani bu göreve layık olanları seçmesini çok iyi başarabilir. Seçilmek isteyenler de kendi illerinin ve ilçelerinin dışından aday olamamalı, kullanılan oyların çoğunluğunu alan da seçilmiş olmalı. Neymiş kamuoyu yoklaması yapılıyormuş. Ne gerek var ki, seçmen yoklamayı da aklamayı da sandıkta pek güzel yapar. O zaman seçilenler liderlerine değil seçmene saygı duyarlar. Ve sorunlarına da çözüm üretebilirler. Çünkü ancak böyle yapılırsa nitelikli ve yetenekli kişiler iş başına gelebilir. İşinize geldiğinde Halk her şey diyorsunuz. İşiniz bitti mi bu halktan bir şey olmaz diyorsunuz. Onun içinde seçmeni seçimden seçime hatırlıyor ve arıyorsunuz. Aynı zamanda dinlemiş gibi görünüyorsunuz. Çok iyi biliyorlar bu işin cambazlığını. İki ay seçmenin etrafında fır dönenler, beş yıl seçmeni kendilerinin etrafında fır döndürüyorlar. Bu mu demokrasi? Bu mu özgürlük? Bu mu insanlık anlayışımız. Ülkemizin sorunlarını bilenler aynı zamanda çözümünü de üretmişler ise, o’ şahsiyet oluşturmuş kişilerden yöneticilerimiz seçilmelidir diye düşünüyorum. Birde fakir ve çile çekmiş olmalı aynı zamanda. Çünkü insanın halinden ancak onlar anlar. Bir eli yağda bir eli balda olan ne bilir açın halini. Kendi çarkının dönmesini takip eder. Her seçim öncesi böyle olmuyor mu? Son sözüm seçimden seçime değer kazanan seçmenlere, artık bırakın aldanmayı da, kendinize gelin şöyle bir silkinin, üç kuruşluk menfaatlerinizin peşine düşmeden yarınlarınızı ve torunlarınızı da gözünüzün önüne getirerek, bu işe layık olanları seçmeye gayret edin. Seçin ki, ülke kurtulsun. Seçin ki, sizler kurtulun. Yoksa geleceğiniz olan torunlarınız mahşerde dahi yakanızı bırakmayacak. Geçmiş kadar uzak gelecek kadar yakın yoktur. Aklınızı başınıza alın, sağlıcakla kalın…
En derin duygularımla selamlıyorum değerli okuyucularım.
#