Değişim Ve Gelişim
Çizginin dışına çıkamayanlardan değişim beklenemez. Değişimin olmadığı yerde de gelişme olmaz. Ne yazık ki ülkemiz bunun sancısını elli yıldır çekmektedir. Gelişme değişmeyle olur. Aynı zamanda Eğitim-de ki başarıyla doğru orantılıdır. Siz eğitimde müfredatınızı çağın sorunlarını çözebilecek bir yapıya kavuşturamazsanız, gelişebilmeniz de imkânsızdır. Öğrencilerinizi okullarda oyalamaktan başka bir iş yapmış olmazsınız. Seminerlerin sıkça yapıldığı, müfredata hiç bakılmadığı, her geçen gün çağın teknolojisine öğrencilerin mahkûm edildiği bu sistemi bir türlü değiştiremedik. Zannediliyor ki, yapılan bu seminerlerle her işi çözeceğiz. Yapılan işlerin doğru iş olduğuna bir türlü kendimi inandıramadım. Seminerlerden önce, o seminerleri düzenleyenler, önce cephede bulunmaları ve sorunları yerinde görüp bir bir tespit ettikten sonra ürettiği çözümleri de bu konuda kafa yoran Eğitimcilerle bir araya gelip tartışması gerekmez miydi? Yıllardan beri bir türlü Eğitim politikamızı oluşturamadık. Aynı iktidarlar döneminde bile yapılan işler, iki adım ileri üç adım geri gitmekten başak bir şey değildir. Yetişen yeni nesli ne ahlaken, ne de ilmen çağın sorunlarını görebilecek aynı zamanda çözüm üretebilecek duruma getiremedik. Doğru iş yapanlar hep horlandı bu güne dek. İşi doğru yapanlar ise ödüllendirildi. Allah aşkına bu toplumda Eğitimde Kalite nasıl oluşturulur? Her yıl bir buçuk milyon öğrencimiz açıkta kalırken, 200–300 bin öğrenciyi üniversiteye, kendinin de pek arzu etmediği bölümü kazandırıp yerleştirmek midir övünç kaynağımız. Değerli dostlar hastalık burada. Sıkıntı burada. Artık başınızı kaldırın yukarı. Bakın dünyaya. Yükselen ve gelişen ülkelerin eğitim politikalarını bir inceleyin. Müfredatlarına bakın. Uygulama ve tekniklerini görün. Yükselmenin sırrı “Eğitim- den geçtiğini algılayacaksınız. Ne yazık ki, çağın mesleklerini bile tam anlamıyla tanımıyoruz. Eğer bizler müfredatımızı çağın sorunlarını çözebilecek duruma getirirsek ve mesleklerin de yolunu öğrencilerimize açabilirsek kısa zamanda bu ülkeyi hiç kimse tutamaz. Bu günkü müfredatla değil çağı yakalamak, her geçen gün çağdan uzaklaşan bir nesil ortaya çıkacaktır. Ve en değerli varlıklarımız, geleceğimiz olan öğrencilerimizi de çağın teknolojisine esir edeceğiz. Tam bir tüketim toplumuna dönüşebilecek bir yolda maalesef tam gazla devam etmekteyiz. Meslek liseleri tekrar öne çıkarılarak, arada ki puan farkını da bir an önce kaldırarak yetişen gençliğin yolunu açalım. Yoksa bu uygulamanın sonunda ki sonuçtan herkes kendine düşey payı alacaktır.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, elimizde bulunan genç nesli çağın teknolojisiyle buluşturacak yolun bir an önce açılması. Ezber derslerinden mümkün olduğu kadar uzaklaşarak dersler öğrenciler için bir kâbus olmaktan çıkarılmalı. Öğretim metotları tekrar gözden geçirilerek, bu konuda kafa yormuş, yöntem ve teknikler geliştirmiş öğretmenlerimizle baş başa vererek çözüm üretmeliyiz. Bilgiden çok beceriye önem vermeliyiz. Kendi kendimize hazırladığımız yöntemlerin, yanlış ya da doğruluğunu bu işe kafa yormamış kişilere sorarak, aldığımız cevapları da bilgi diye masa başına taşıyarak bu işler çözüme ulaşmaz. Yapılan seminerle oyalanır ve oyalar durursunuz. Gelişmememizin temelinde yatan tek şey Eğitimde ayakları yere basan sağlam bir müfredatın oluşturulmamasıdır. Bana göre biraz değil çok şaşkınlaştık. Yürüyoruz zannediyoruz, hayır daire çiziyorsunuz. Aynı zamanda çizginin dışına taşmadan…
Kalın sağlıcakla değerli dostlar.