Kantar Bozuk Olursa
Tartan dürüst olursa, sanki doğru tartarsın…
İnsan aklı menfaat duygularına yenik düşürüldüğü yerde, doğruların yerini yalanlar, yalanların kol gezdiği yerde de talanlar alır başını gider. Böylece haksız kazançlarla beslenen azınlığın gücü ortaya çıkar. Kuvvet hakta değil hak kuvvettedir artık. Tenkit hakkının olmadığı yerlerde de alkışlar kocaman bir yalandan ibaret olacağı için, insan hak ve hürriyetlerin de kısıtlamalar başlar. Kısıtlamaların olduğu yerde de dalkavuklar cirit atar. Böyle toplumlarda insan onuru her zaman zedelendiğinden onurlu insanların sayısında da azalma görülür. Onurunu kaybeden toplumlar ise geleceklerini ipotek altına almışlardır. Kendi evinde efendiliği bırakıp komşu apartmanda kapıcılığa soyunmuştur. Bilinç gelişimi erozyona uğratılmış toplumların medeni cesareti de git gide azalır. Medeni cesaretini yitiren kişi kişiliğini de kaybeder. Yeryüzünde canlı kalmayı yaşamak zanneden bir yapıya dönüşür. Özgür toplumlarda insanda önce kişilik, sonra da şahsiyet gelişir. Şahsiyetini kaybeden bir millet hiçbir değerini koruyamaz. Zaten neyin değerli olduğunu da kavrayamaz. Menfaat üzerine kurulan sistemlerde doğrular her çağda değişkendir. Bu çağın doğruları öbür çağda yalan olur. Sahi sizce doğru nedir? Niçin doğru denmiştir. Doğrular neden kişiden kişiye değişir. Ya da en akıllı kim. En son söz kime ait olmalı sizce. Ya da en son sözü kim söylemeli…
Evet değerli dostlarım, doğru nedir demiştim az önce. Kafama takıldı işte. Nemi dersiniz? Dün, bazı olaylardan ceza alıp hapis yatanlar niçin yatmıştı. Bu gün aynı suçu işleyenler niye alkışlanıyor. Neden suç sayılmıyor. Zaman aşımı nedir sizce. Suça kimler karar vermeli. Neler suç sayılmalı sizce. Bu kararlar kaç kişiyle alınmalı dersiniz? Sana göre bana göre, ona göre buna göre, göz göre yapılıyor bunlar. Yani keyfe göre yapılıyor dersek yanlış söylemiş olamayız herhalde. Bakın dostlar; terazinin kefesine neyi koyarsanız onu tartar. Bir tarafında hep insan var terazinin. Diğer tarafında ise suçlar. Fakat nelerin suç sayıldığını da bir türlü anlamış değilim. Dün bazı fiiller işlenince suç sayılırken, bu gün aynı fiiller işlenirse suç sayılmaz oldu. Suçlar mı değişti suçlular mı? Aklım karıştı inanın. Anlamakta zorlanıyorum. Bu işler parmak sayısıyla kazanılıyor ise bir düşünür boşuna dememiş bir zamanlar: “ Hukuk en güçlü sınıfın kanuna dönüştürülmüş iradesidir”. Gerçekten de öyle mi?
Değerli dostlarım, doğruların ne olduğunu sorarken doğruları tartacak teraziden de söz edelim. “Bozuk kantar, gelir bir gün senide tartar”. Onun için derim ki, kantar bozuk olursa tartan kişinin dürüst olması neye yarar. Ayarı kaçmış teraziyi evliyanın eline de verseniz doğru tartamazsınız. Sadece işi doğru yapmış olursunuz. Doğru iş yapmış olmazsınız. İşi doğru yapmakla doğru iş yapmak aynı şey midir sizce. Onun içindir ki, menfaat üzerine ayarlanan teraziler bir gün elinizden giderse feryat edersiniz. Teraziyi doğru kurarsanız gitseniz de merak etmezsiniz. Üç kuruşluk menfaatlerin esiri olanlar ülke idare edemezler. Menfaatlerini takip etmekten ülkenin sorunlarını da göremezler.
Evet değerli dostlar, menfaatinin esiri olmayan insanların tek istediği ayrım ve kayrım olmaması. İnsan onurunu ve kişiliğini zedeleyen bu davranışlar hiçbir zaman takdir görmez. Hukuken de taraf tutan kişi iflah etmez.
Saygılarımla…