Teşekkürü Borç Bilmek
""Teşekkürü Bir Borç Bilirim" Bu cümleyi oldum olasıya hiç anlamadım. ”Teşekkürü Bir Borç Bilmek” Birileri bana bunu izah etsin. Nedir borç bilinen şey, ne zaman ve nasıl ödeneceği hakkında bilgi versin. Çoğu konuşmalarda yetkili ve etkisiz kişiler teşekkürü bir borç bilmeyi ilke edindiler. Ver kurtul kardeşim ne vereceksen. Teşekkür mü, takdir mi ver gitsin. Vakit nakittir, niye zamanında vermiyorsun ki. Bekletirseniz kârınız ne olacak. Zamanında verirseniz ne kaybedersiniz. Yeter ki, riya kokmasın. İçi boş olmasın. Ya da taraf olmasın. Hak edenin hakkını peşin ver. Alın teri kurumadan ver. Borçlanıyorsunuz. Bu borcunuzu ne zaman nasıl ödeneceği de belli değil. Kredi kartı kullanırsan ayrı bir ödeme şekli. Vatandaşın gözü yolda kalmasın. Sonra unutur gidersin yoğun ama boş işlerin peşinde yol alırken…
Evet değerli dostlar,
Bizim işler nedense hep veresiye. Alan gidiyor, çalan gidiyor ve yalan bitmiyor. Her gün su gibi içtiğimiz “and” lar bizleri çarpmıyor. Verilen sözler yerine ya zamanında gelmiyor, ya da hiç yol bile uğratmıyor. İnsanın insana güvenebilecek bir yapısı kalmadı artık. Yalancılık aldı başını gidiyor. En önemli sermayesini bitiriyor insanlık. Güven duygusu her geçen gün azalıyor. Aklınıza gelmeyecek hileler, desiseler kol geziyor caddelerde. İnsan ayrımı yapmadan, her kesime bulaşmış bu yalan illetinden kurtulmakta oldukça zor görünüyor. Yeminlerin bini bir para… Aklı olan önce aklına mukayyit olsun, sonra da cebine. Laf cambazlarından uzak dursun. Kendi yağıyla kendi kavrulsun. Çok çalışıp az yesin. Herkes ne derse desin. Senin yanında beni, benim yanımda seni kötüleyenler acaba neyin peşindeler. Kendi gözlerinde omcayı göremeyenler başkalarının gözlerinde çöp arama gayretleri niçindir bilinmez. Kendi yanında dost zannettiği ayrıldıktan iki adım sonra senden nasıl söz ettiğini bir duyabilsen. Yerin kulağı olsa da söylese. Nedendir bu çekişmeler. Bu didişmeler. Methi yapılmayacak kişileri meth ederken, övülmeye layık olanları görmezlikten gelmek acaba bu fesat insanlara ne kazandırıyor. İçlerindeki alacalıkları gizleyerek seslendirdikleri her cümleden sorumlu olduklarını bilmezler mi? Aslında kendileri de biliyor kendi içlerinin alaca olduğunu. Ama alışmış bir kere. Bu dünyada iş görüyor malesef. Kendi işini bile tam yapamayanlar başkalarının dedi kodu suyla gün atlatıyorlar. Fakat unutmayalım ki çoğu insan kurduğu tuzağa önce kendi düşer. Düştüğü tuzağı da gizlemeye çalışır, hatta tuzaklara alışır ve bu alışkanlığını sürdürmeye devam ederler. Tabi ki bu işin bir de öbür dünyası var. Bu dünyadakilere bahaneler üretilebilir ama öbür dünyada kilerini gizleyebilecek bir örtüsü yoktur. Her şey şeffaf ve açık olacaktır. Şahit mi çevrendeki bir ağaç, bir ot, bir duvar v.b. şeyler bir bir kayda almaktadır. Söylediğimiz her şeyden, söylemek isteyip de söylemediğimiz her şeyden hesap vereceğiz. Unutmayalım ki, her geçen gün arkamızda kalırken ahret de önümüzde ve her geçen gün yaklaşmaktadır.
Sonuç olarak şunu belirtemk isterim, borçlu olarak ayrılmayalım bu faniden. Hiç bir zaman davranışlarımız söylediklerimizi yalanlamasın. İnsanlarda boşu boşuna inanıp oyalanmasın.
Saygılarımla değerli dostlarım…