M. Ali ÇINAR
Onuncu Köy
İhtiyaç Mağazası
çeşit çeşit fırkalar, bizde de ağızlarda.
herkes üretirken aklın yok muydu senin,
bir 'çan' kalmış kapıda, nerde hani değirmenin...
Yayın:
Güncelleme:
23 Ekim Cumartesi günü SAKARYA'da büyük bir mağazayı dolaştım. Peynir ekmek gibi satılan çeşit çeşit ülkelerden gelen, çeşit çeşit elektronik mallar gördüm. Önce Canın çekiyor, sonra paranı çekiyordu. Dolaşırken göz attım. Baktım bize ait bir ürün var mı diye. Çanta türü birkaç şeye rastladım. % 90 nı yabancı üretim olduğunu, % 100 yerli tüketim olduğunu buradan üzülerek belirtmek isterim. Bizim çocuklarımız pazarlıyordu. Beyaz giyimli bakımlı görünmeye çalışan çocuklarımız. İş bulabildim diye şükreden çocuklarımız. Biri ben bilgisayar formatörüyüm dedi. Tanıtım yapıyordu. Dil döküyorlardı. Öve, öve bitiremiyorlardı. Ezberlemişlerdi zaten. Kendi pazarımızda bile doğru dürüst malımız yok, başka pazarlarda yani dış ülkelerde satılan acaba neyimiz var. Dünyanın hangi pazarlarını ele geçirebildik? Bizler nelerle zaman harcamaktayız. Gerçekten bizler zamanımızı neyle geçiriyoruz. Düşünmemek elde değil… Evet değerli dostlar.
Birazda mağaza içinde yapmış olduğum gözlemlerimden bahsedeyim. Sık sık anonslar duydum. Filan marka ürün şu fiyattan şu fiyata indirilmiştir. Az sonra bakıyorsun satışlarımız bitmiştir. Ne oldu? Dediğinizde tükendi cevabını alıyorsunuz. Müşteri panik atak olmuş. Fermada duruyor. Bekliyor bir daha ki anonsta hemen o ürüne doğru yöneliyor. Ve hemen alıyor. Çünkü adı geçen mal birkaç dakika sonra bitiveriyor. Bitip bitmediğini bilmiyorum ama o arada birçok kişinin elinde o maldan görüyorum. Sarılmış paketlenmiş. Gerçekten elinde olanlar müşteri mi? Yoksa müşteri gibi görünenler mi? Bilemiyorum. Ben gençlik yıllarımda biraz panayırcılık yaptım. Aklıma o yıllar geldi. Acaba bunlar gerçekten müşteri miydi? Doğrusu merak ettim anlamam içinde 3-5 gün kalmalıydım orada. Başka türlü anlamam zordu. Neyse bizim de bir ihtiyacımız vardı. Bize de aynı oyunu oynadılar. Bir ürüne baktık fiyat sorduk. Yerinde duruyordu. İkinci ihtiyacımız olana yöneldik fiyat sormak için dediler ki elimizde iki tane kaldı. Pek inanmadım. Neyse o ara diğerine de bir bakalım derken baktım yerinde yok. Ne oldu bu deyince “abi gitti” dedi. Nereye dedim “satıldı” dedi. Peki, başka yok mu dedim. Şuan “elimizde yok” dedi. Ve ekledi. “ peynir ekmek gibi satılıyor” deyince öbürünü kaçırmayalım dedim ona koştuk ve hemen aldık. Aslında koskoca bir mağazada mal tükenmemeliydi. Depoda olmalıydı. Ama yok denilince ihtiyaç duyanlar hep yarını bekleyecek. Onlar her gün orda bizler ayda bir uğrayınca oyuna gayet kolay gelebiliriz. Ama ben de oyuna geldim. Fahiş fiyattan almadım ama aldım. Başka yere sorma olanağımda olmadı. Fahiş fiyat yoktur ama mal satımı için çok uygun bir yol sanırım.
Evet değerli dostlar.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, üretmesini bilen pazarlamasını da yaptırır. Adamlar mal üretiyor, dünyanın her ülkesinde, her şehrinde de pazarlıyorlar. Helal olsun işini bilene. At binenin kılıç kuşananın demişler atalarımız. Bizim böyüklerimiz acaba bu mağazaların açılışını yaparken, gerdan kırarken içleri burkulmuyor mu? El âlem aya biz tabanvaya. “Yollar yürümekle aşınmaz” sakla samanı gelir zamanı. Damlaya damlaya göl olur. Göller mağazalarda kaybolur. Ayağını yorganın varsa uzat. Bizim oğlan bina okur döner döner yine okur. Kısa günün hikâyesi işte böyle. Kalın sağlıcakla.
#