Dostça Yaşamak
Halkı kendi çıkarları için kullanmaya çalışanlar bir gün halkın hışmına uğramaları kaçınılmaz olur. İdare edenler, idare edilenlerin yaşamlarındaki zorluklara çözüm üretmek için iş başına gelmişlerdir. Halkın oylarıyla kendilerine güç kazandıklarını zannederek halktan uzaklaşanların sonu hep aynı olmuştur.
Değerli dostlarım,
Diyoruz ya, üç günlük dünya. Evet, aynen öyle, üç günlük dünyada fırıldak olmaya değer mi? Ne getirdik ki gelirken, ne götüreceğiz giderken? Hepimiz akil baliğ olduktan sonra bu düşünce beynimizi ara sıra yoklar durur eğer sarhoş değil isek. Sarhoşluk sadece içki içmekle olmaz. Dünya sarhoşluğu da ayrı bir sarhoşluktur. İhtirasta ayrı bir hastalıktır. Hırs ve tamah da başka bir beladır. Tüm dünyevi işlerimizi yalan ve yanlışlarla kendi çıkarlarımız doğrultusunda götürmeye çalışmak kendimize yapılan en büyük kötülüktür diyorum. Dilin kemiği yok ki… Ama söylediğimiz her sözden, yorumladığımız her fikirden, irademizin hesaba çekileceğini unutmamamız gerekir. Kasıt olmadığı sürece kusurlar her zaman affedilir ama kasıtlı olan her şeyin tövbesi ancak ve ancak kişinin affetmesiyle olur. Onun için derim ki, Aklını kullanan insan böyle bir tehlikeye kucak açamaz.
Evet dostlar,
Yaşamımız süresince bulunduğumuz görevimizden, ailemizden, çocuklarımızdan, köyümüzden, ilçemizden, ilimizden, tüm ülkemizden hatta tüm dünyada olup bitenlerden sorumluyuz. Elimizle ulaşabileceğimiz güzellikleri elimizle yapmak durumundayız. Dilimizle düzeltmek istediklerimizi dilimizle düzeltmek durumundayız. Kalbimizle buğuz etmemiz gerekenleri de kalbimizle buğuz etmemiz gerekiyor. İnsan olmanın özü işte burada yatmaktadır. Yanlışlar nerden gelirse gelsin, kimden gelirse gelsin, hak ve hakikatlerden şaşmamalıyız. Her insan üzerine düşen vazifeyi hakkıyla yapar ise ülkeler güzelleşir. Kötülükler yavaş yavaş kaybolur. Sözüne güvenilir insanların sayıları çoğaldıkça, yalancılar ve talancılarında sayısı azalır. Demokrasinin olmadığı yerlerde dalkavukların sayıları çoğalır. Düşüncenin özgür olduğu yerlerde dalkavuklar barınamaz. Eğer bir yerde düşünce özgürlüğü yok ise orada sadece kendi çıkarları için çalışanların diktası hâkimdir. Hele halkın çoğunluğu konuşmaktan korkar hale getirilmiş ise ülkenin hayrına giden yollar tıkanmış ve azınlık bir gurubun menfaatleri ön plana geçmiş demektir. Böyle ülkeler kendi sonuçlarını çabuk hazırlar. Ve kendilerinin ürettiği enkazın altında önce kendileri kalırlar.
Kısacası şunu demek istiyorum; sınırları çizilmiş bir toprak üzerinde beraber yaşama olanağını elde etmiş olan insanlar kaderde, kıvançta, barışta, bölüşte, ilkeli olmak durumundadırlar. Kardeşçe yaşamanın tek yolu kardeşçe bölüşmeden geçer. Demiştik ya, üç günlük dünya, o halde götüreceğimiz iki metre kefen ise, önce kendi kazancımızı helal olarak kazanalım. Başkalarının hakkını yemeyelim. Kimseye faydamız olmasa bile en azından zararımız dokunmasın. Çünkü tüm yaşantımızın hesabını bir gün mutlaka vereceğiz. Ben her zaman şükrediyorum ve iyi ki varsın ahiret diyorum. Yoksa insan olmanın ve dünyada yaşamanın ne anlamı olurdu diyor hepinize saygılar sunuyorum.
Geçmiş kadar uzak, gelecek kadar yakın olan bir şey yoktur.