İktidar ve Muhalefet
İktidara Gelir okunur Gazel,
Umut Beşerin Ekmeği Olmuş,
Muhalefet Sıcak,İktidarsa Buz El...
Değerli okuyucularım,
Bu günkü yazımı iktidar ve muhalefet konusuna ayırdım. Sakın sen ne anlarsın siyasetten demeyin. Sizlerde yazımı okuduktan sonra belki bana hak vereceksiniz. Önce siyaset nedir? Bu kelimenin Türkçe karşılığını verelim. Hepimizin anlayacağı tarzda bir cevap vermek gerekirse, siyaset = pratik hayat demektir. Ben, sen, o, aslında o hayatın içindeyiz. Hepimizin memnun olduğu, ya da eleştirdiği yaşam tarzı, yani bizlere sunulan hayat, siyasetin ta kendisidir. İlgi duyalım duymayalım, önem verelim vermeyelim. Yaşadığımız hayata, ya şekil verenlerden, ya da şekillenenlerden oluruz. Bunun dışında kalmamız mümkün değildir. Onun içindir ki, sizin için kurulan, size sunulan yaşam tarzından memnun iseniz, destek olunuz. Eğer eleştirdiğiniz konular varsa, sizce bunlar bir sorun ise, onu kulak ardı etmeyin, birileri de değiştirir diye de beklemeyin.
Her insan bir can ve kandan ibarettir. Kendini birey olmaktan kurtar ve şahsiyet olmaya aday ol. Birey= kendi için sunulan sınırların dışına çıkmadan eleştiriden uzak ve belirli sınırlar içinde kalarak yaşamını sürdürmeye aday kişidir.
Şahsiyet =Haklar doğuştan verilir, iktidarlarda onu korumak ve yaşatmak için vardır. Şimdi düşünelim biz şahsiyet miyiz? Yoksa birey miyiz? Şahsiyet li toplumlarda onur hâkimdir. Bireyliğe soyunmuş toplumlarda ise gurur hâkimdir. Sloganlardan öteye gitmeyen vaatlerle dolu sözlerden oluşan, emek ve umut sömürüsünün insanlar üzerinde hiç eksik olmayan bir yaşam tarzı, süslü, yaldızlı sözlerden başka bir şey yoktur içinde. İnsanların gafleti de onların ömrünü uzatır. Ve insanlığı köleleştirmeye, bir avuç topluluğa hizmet ettirmekten öteye geçmeyen bir yapılanma görürüsün. Yapılan her seçimin ardından hizmet bekleyenler geride, menfa atlananlar ise hep iktidarın yanında yer alırlar. Muhalefette kalan siyasilerin her konuştuğu doğrudur. Çünkü onlar muhtaçları dinlerler, iktidara cevap vermeleri için. İktidara taşıyanlar yine muhtaç olanlardır. İktidarın çevresi ise doymuş ama açgözlülerle doludur. Etrafı alkış seslerinin yükseldiği bir yerde iktidarlar hipnotize olur. Her şey yoluna giriverdi zannederler. Arka sokaklarda ki feryatları duyurmayan bu alkışlar aslında yeni pastadan pay almak isteyenlerin alkışıdır. İktidarlar ise şikâyetten pek hoşlanmazlar. Sonra bu kadar mutlu insanın yanında bu bağıranlar çağıranlar kim ki diye merak bile etmezler. Yaptıkları her şey doğrudur onlarca. Çünkü notlarını pastayı bölüşenlerden alırlar. Pastaya ulaşamayanlar ise yine mahzun, yine yorgun, yine durgun kalırlar. Bu durum hep böyle ola gelmiştir. İş başına gelenlerin ve getirilenlerin vıcık vıcık yağ damlar eteklerinden. Zamanında çok yağ tükettikleri için çevresindekilerden de devamlı yağ almaları gerekir. Yetenekli ya da yeteneksiz olmanız onlar için bir şey ifade etmez. Yeter ki saygıda kusur etmeyin. Yiyin için aksırıncaya kadar tıksırıncaya kadar yiyin. Ama sesinizi çıkarmayın. Mideniz ve cebiniz boş kalmasın yeter. Bir kaçta duyma fikirlerden söz kaptın mı? Üç beş cümleyle hayatlarını idame ettiren bu kişilerin efendileri de çoktur. Başka da düşünceleri yoktur.
Sonuç olarak diyebilirim ki, Bu bahsettiğim olaylar birey toplumlarında tezahür eder. Şahsiyetli toplumlarda üreme ve yaşama ortamı bulamayacakları için, yapılan yanlışları bilerekte olsa savunurlar. Aynı zamanda içlerinde bulunan şahsiyetlerin gücünü kırmak için, içten hilelerini kendi hesaplarına uygun uygulamada sakınca görmezler.
Şikâyetçi olanlara ise, sabır tavsiye ederek, kendilerinin o makamlarda aslında onların için oturduklarını söylemekten de geri kalmazlar. Yapacakları hiçbir şey olmadığı gibi, laf cambazlığı ile kendi çarklarının dönmesine engel olabilecek güçlere gereken ortamı sağlarlar.
Yeter ki, Vatan sağ olsun, Vatandaş ne olursa olsun(!)
Sağlıcakla kalın Değerli okuyucularım...
#