M. Ali ÇINAR
Onuncu Köy
Bize Hakemlik Yakışmaz
Yayın:
Güncelleme:
Elimiz kolumuz bağlı seyrediyoruz âlemi. Çok değil yüzyıl öncesi beraber aynı sınırlar ve sırlar içinde yaşadığımız dedelerimizin dostlarının torunlarını. Dedelerimizin üşenmeden at sırtında gidip geldiği yerler, yaklaşık üç kıt’a üzerinde at oynattıkları ovalar yaylalar. Birdik, bütündük ayrılmaz birer parçaydık. Önce topraklarımız paylaştırıldı. Sonra insanlarımız ayrıştırıldı. Ve bölündük yirmi iki milyon metrekare param parça cetvelle çizdikleri şekille şekillendirdiler. Sonrada uyutma ve yutma dönemi başladı. Önce istedikleri şekilde şekillendirenler şimdi şekil değişikliği yaparak şekli şekillendiriyorlar. Birçoğumuz onların oynattıkları kuklaların oyunlarını seyrederken kan kaybediyor tüm eski dostlar. Önce ölen ve öldürenler kendi içinden oluşturulurken sonra ya sonrası kendi istedikleri tarafa güç vererek yine bizden birilerini yok ederek yeni planlarını uygulamaya koyuyorlar. Biz yine izlemeye devam ediyoruz. Durun demeye ve durdurmaya gücümüz yetmiyor. Nasihat veriyoruz, yapmayın diyoruz ama bir şeyler yapılırken bir şey yapamıyoruz. Önce dilimiz tutuluyor, kollarımız kırılıyor. Sonra ayaklarımız ve sonrası gövdemiz yaralanıyor. Biz yine seyretmeye devam ediyoruz. Acımasızlıkların küreselleştiği bir dünyada sadece seyretmek düşüyor bizlere. Son yirmi yılda olup bitenleri hepimiz gördük. Çoluk çocuk can verdi sokaklarda. Irak’ta, Bosna’da, Afganistan’da, Tunus’ta, Mısır’da, Yemen’de, Libya’da... Demokrasi gelecekmiş güya… İnsan hakları yokmuş oralarda. Hepsi gelecekmiş bir bir. İnsanlar bir bir öldürülürken demokrasi gelecekmiş kalanlara. Yıllardır inandık uydurdukları yalanlara. Bakalım sıra kimde şimdi. Nerede insan hakları, demokrasi mi ortaya çakacak dersiniz ya da yeni uygulamaya koyacakları oluşum mu? Herkes kendi derdine düşürülerek kendine bile yardımı dokunamayacak insanların. İzlediklerimiz ve izleyeceklerimiz ya da izleneceklerimiz aynısının tıpkısı olacak. Dedim ya güç kaybettikçe güçlüler daha da güçlenecek ve son görevlerini sona kalanlarda uygulayacaklar. En acımasızlıklarını da oralarda sergileyerek bir daha kimse demokrasinin dışına çıkmasın diyecekler. Elimiz kolumuz bağlı izleyeceğiz izlettiklerini. Tabii ki sağ kalabilirsek. Ben üzülüyorum gelecek kuşaklar adına. Çocuklarımın ve torunlarımın adına… Üzülüyorum işte gördüklerim göreceklerimin aynısı olacağı için. Üzülüyorum işte elimden bir şey gelmediği için. Üzülüyorum işte dedelerimizin arkadaşlarının çocukları acı çektiği için. Daha doğrusu suçsuz günahsız insanların böyle zulümlere uğradığı için. Çıkmayacak mı dersiniz insanlık adına: dur, yeter artık diyebilecek bir seslenişin sesi… Evet, ölen ölüp gidiyor belki kurtuluyorlar ama ya yaralı kalıpta acı çekenlerin acısını da mı hissetmiyoruz artık. Minik yavruların sıcacık yuvaları bozuldu. Çocuk bahçeleri yıkıldı çocukların bayramı olduğu günlerde. Anaların feryadı, bacıların feryadı yüreklerimizi dağlamıyor mu? İşitmiyoruz seslerini ama birazcık hissedelim, birbirimizi yemekten vaz geçelim. Zaman birlik zamanı, zaman dirlik zamanı; yoksa hepimizin kaderi aynı olur. Biz ağlarız onlar gülen olur. Bizler üzülürüz, onlar sevinen. Kara tablo demeyin sakın, çünkü son yüzyılda analar hep karalar bağlıyor. Her şeyi görüp dururken görmemezlikten gelmek bizlere yakışmaz. Tedbiri elden bırakmayalım. Bizimle ne olur demeyelim. Aslında hepimizin gücü hak ve hakikatte birleşirse coşar sel olur. Ve o selde haksızlık yapanlar boğulur diyor saygılarımı sunuyorum.
#