Dünya Hoş, Biraz Mayhoş
Birileri tarlada çilek toplarken, birileri tatil yapıyor deniz kıyılarında. Birileri suçsuz yere öldürülüyor daha dünyayı tanımadan bilemedikleri bir nedenle, yağmur gibi bombalar yağdırılıyor üzerlerine. Bazıları da maç izliyor statlarda ya da ekranlarının başlarında. İzdivaçlar izleniyor TV kanallarında soluk soluğa, kim kiminle evlenecek, yarın kim gelecek, kendi ev halkını unuturcasına kaptırmış kendini delicesine. Nineler dedeler darülacezelere terk edilirken, çocuk esirgeme kurumları çocuklarla dolmuş, en çok şefkate muhtaç olduklar anda. Eşler arasında kavgalar her geçen gün büyüyor, boşanmalar dersen almış başını gidiyor. Her geçen gün insanlar birbirlerinden uzaklaşıyorlar. Güven duygusu her geçen gün azalıyor nedense. Hapishaneler tıklım tıklım. Birbirimizi dinlemeye zamanımız bile yok. Anlamaya derseniz hiç imkan yok. Kurulmuş birer zemberek misali. Kiminin zembereği atmış tamiri bile mümkün değil. Velhasıl sonumuz iyi değil. Peki, görmezlikten mi gelelim bu olup bitenleri. Başımızı kumamı gömelim yoksa. Sevgililer birbirlerini asıp keserken ne oluyor bu gençlere diye sormayacak mıyız? Nerde hata yapıyoruz sorgulamayacak mıyız? Yoksa yalan yanlış üzerine kurduğumuz üç kuruşluk keyfimizi bozmayıp akıl hocalığına mı devam edeceğiz. Şunu unutmayalım ki, hepimiz aynı gemideyiz, bu gemi batarsa hepimiz batarız. Etrafımızda olup bitenleri sağduyuyla izlememiz gerekiyor. Yapılan yanlışların nelerden kaynaklandığını da araştırmamız lazım. Hataları saymakla, bir yere varılmaz. Örtmekle de hatalar azalmaz. Böyle kargaşa olan bir yerde de sular çabuk durulmaz. Fiili duayı yapmayanlar boşuna el açmasınlar.
Yeryüzünde acımasızlıkların küreselleştiği bir gezegende yaşamak gittikçe zorlaşacak. Bu gün beni yakan yarın seni de yakacak. O zaman yalvarmak işe yaramayacak. Başkalarını izlemek yerine gözlemleyelim. Suçlu kim? Sorgulayalım. Makam ve servet hırsı içimizi sarmış bir kere. Ya yaptığımız haksızlıklar. Hak etmediğimiz yerlere talip olup hak edenlerin yolunu kesmeler! Öyle değil mi? Kılıktan kılığa girerek ülkeme nasıl yararlı olurum değil de, ben o makamı nasıl elde ederim kaygısı ile benliğimizi makamlara mahkûm ettiysek bizlerden kim fayda sağlayacak? Ozaman sadece makamları işgal etmekten başka ne iş yapmış oluruz. İnsanlığın gelişimini ve değişimini durdurmaktan başka bir faydamız olmaz. Bunun bedeli ağır olur. Vebali de bizlerin olur.
Sonuç olarak diyorum ki, hak etmediğimiz yerlere, duvarlara tırmanarak çıkmaya çalışmayalım. Önce haddimizi bilelim sonra da hakkımızı. Hak yiyenler, yedikleri hakları bir gün mutlaka geri verecektir. Biz hak yediysek bizden de alsınlar. Hak etmeyenler hak etmedikleri yerleri işgal ederlerse, önce hizmet ettim zannettiği çevre sıkıntıya girer. Sonre ülke zarar görür ve tüm dünyada olup bitenlere sadece seyirci kalınılır. Gelişimin ve değişimin temelinde ufku açık basiretli insanların imzası vardır. Günümüzde nitelikli basiretli ve dirayetli insanlara çok ihtiyacımız var.
Tuttuğumuz yol hak ve hakikat yolu olsun. Bu yoldan gidersen ancak kurtulursun.
#