Vali Konağı'nda Taraklı Kargaları
Yine erkenden uyandım bu sabah. Bismillah!
Açtım gözlerimi. Güneşi üzerime doğdurmadım ve israf etmedim güneşi…
Sonbahar sabahlarında Taraklı soğuk oluyor artık. Fakat henüz kömür yakmaya gerek yok. Bu yüzden, kıt kaynaklarımla maksimum faydayı/ısıyı elde etmek için, bahçede âtıl durumda bekleyen çalı çırpı ne varsa doldurdum sobanın kovasına. Bu arada Kardinal Fayda Teorisi’ne göre faydanın ölçülebilir olduğunu da varsaydım. Kovaya doldurduğum çalıların son biriminin faydası/marjinal faydası sıfıra ulaştığında dengeye geldim ve sobamı yaktım.
Nihayetinde, soru çözümlü iktisat kitabımın başına oturmam saat 7’yi bulmuştu. Ve soru şuydu:
“Üretim olanakları eğrisinin altında kalan bir nokta ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur?”
Üretim olanakları eğrisi, bir ekonomideki üretim kaynaklarının tümünün üretime koşulması ve hiçbirinin âtıl kalmaması varsayımı altında üretilmesi mümkün olan mal bileşimlerini gösteren bir eğridir. Eğrinin altında kalan bir nokta, kaynakların âtıl kaldığı, eksik istihdamın söz konusu olduğu bir üretim noktasıdır. Öyleyse doğru şık: “Etkin olmayan bir nokta”dır!
İşte böyle iktisat çalışırken dışarıda kalabalık bir karga sürüsü ve bir gürültü: Gak, gak!.. Kalk ve bak!
Evet, “Karga, karga, gak dedi; çık dışarı bak dedi.”
Kalktım ve baktım:
Kargalar terk edilmiş, âtıl kalmış bir bahçenin ağacındaki cevizleri gagalarına alıp yükseliyorlar ve belli bir noktadan sonra bu cevizleri yere bırakarak cevizlerin kırılmalarını sağlıyorlardı. Ben de dudağımdaki tebessüme hayretimi de ekleyip kargaların ne kadar sevimli olduklarını düşünüyordum balkonda. Ve ne kadar akıllı olduklarını…
Annem kahvaltıya çağırdı. Her sabah olduğu gibi kahvaltı menümde ceviz de vardı. Güldüm. Kargaları düşündüm:
-Anne, kargalar ceviz yedikleri için mi bu kadar akıllılar acaba?
Meğer annem zaten kızgınmış kargalara:
-Ramazan’da iki gün tâtil yapıp dinleneyim dedim; o arada fındıklarımızı yemişler. Şimdi de komşuların cevizlerine dadanmış kör olasıcalar! Şeytanlığa çalışır ancak kargaların aklı!
- “Tâtil” kelimesi ile “âtıl” kelimesi aynı kökten gelir anne. Tâtil yaparsan, âtıl kalırsın ve kaynakların âtıl kalmasına sebep olursun. Kargalar bizlere bir şeyler anlatmak istiyor anne. Kör olasıca dediğin kargalar, kör gözlerimizi açmak istiyor…
…
Kargaların aklı şeytanlığa çalışmaz. Kargalar şeytana uyan insana akıl verir aksine:
İnsanlığın ilk katili olan Kâbil, Hâbil’i öldürdüğünde kara kara düşünüyordu. Ortada kalan cesedi ve bu suçu nasıl saklayacağını bilemiyordu.
“Derken Allah bir karga gönderdi. Kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini göstermek için karga toprağı eşeliyordu. ‘Yazıklar olsun bana, şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini gömmekten âciz miyim ben?’ dedi ve pişman olanlardan oldu.” (Maide Sûresi/31)
Balkonda böyle Kâbil’i düşünerek kargaları seyre dalmışken kargalar Hisar’a doğru uçuştular. Kargalar onca ev arasından konmak için Hisar Konağı’nı (Vali Konağı’nı) seçtiler kendilerine. Bu karga sürüsü ne anlatıyor bizlere?
Cesedin ortada kaldığını… Kaynakların âtıl kaldığını… Özel idare’ye ait olan Vali Konağı’nın yıllardır boşu boşuna yattığını… Ne de olsa yatırım adı. Ölü yatırım!.. İşte leş kargaları da, ortada kalan pisliği temizlemek için ölünün başına böyle üşüşürler. Becerebilseler, Vali Konağı’nı nerdeyse yiyip bitirecekler.
Taraklılı yaşlılar: “Ahşap ev, insan kokusuyla ayakta durur” derler. İnsan kokusunun olmadığı Hisar Konağı’nın bir yanını sonbahar sepkenleri yiyip bitirmeye başladı bile. Konak seneye onarımdan geçer; öbür sene yine… Sayın Valimiz Hisar Konağı’nda kalmak için ara sıra gelse de konak bir insan kokusu alsa… Tâtile gelip âtıl kalmayı göze alsa da konağı düştüğü atâletten kurtarsa! Zira “Besle kargayı, oysun gözünü” derler. Böyle ölü yatırımlarla leş kargaları beslenmeye devam ederse, kargaların görmeyen gözlerinizi oymalarından korkarım.
Sadece Hisar Konağı mı? Onca masraf yapılan, restorasyonu yarım kalan Özel İdare’ye ait Hacı Rıfatlar Konağı dökülüyor. Restorasyonu devam eden Hacı Atıf Hanı’nın da aynı akıbeti yaşamasından korkarız. Ve gönül evlerimizin yıkılmasından…
Belde’de Kaymakam, Belediye Başkanı, İl Genel Meclis Üyeleri, Muhtarlar, herkes birbirine giriyor, insanlar mahkemelere düşüyor, Taraklı sonbahar yaprakları gibi pul pul dökülüyor; bizim Vali: görmedim, duymadım, bilmedim diyor. Öyle oturduğun yerden kriz yönetilmez. Kulak şıpırdatmakla, kaçmakla olmuyor bu işler. Olaylara müdahale et. Bir şeyler yap! Nerdeyse kavgadakilerin biri Hâbil, biri Kâbil olacak. Kulakların selâyı mı duyacak?
Taraklı ölüyor, bir şeyler yap. Sonra bunca ölü yatırımı, bunca cesedi, bunca suçu nasıl saklayacağına dair bir fikir gelmez aklına. Bari kargaları gör. Kargalar “gak” derken “Hakk” da der. Hakikâti söyler. Kargalar, öğrendiğin iktisadi ölçümlerden, üretim olanakları eğrisinden daha reel bilgiler verir insana.
İktisat ilmi çoğu zaman yalan söylüyor zaten. Meselâ, sabah kömür israf etmemek için bahçeden topladığım çalı çırpı ve güneşi israf etmemek için erken kalkma çabalarım GSMH’da yer almıyor. Fakat ilimizin bütün açılışlarında, tanıtım stantlarında yer alan, "Sakarya’nın Tanıtım Yüzü Manken Almeda Abazi”nin bağlı olduğu ajansın kazancı, GSMH’ya yansıyor. Türkiye de büyüyor(!) Rakamlar yalan söylemez diyorlar; ama rakamlar yalan söylüyor. Hz. İktisat’tan öğreniyorum ki, bankalar olmayan parayı var gösteriyor; olan parayı da piyasaya sürmüyor. Bu gibi bir sürü yanılsamalar üzerine kurulu hakikâtten uzak sahte bir âlem… İktisat ilmi için bir ekonomik faaliyetin ahlâki olup olmaması da önemli değilmiş. Ama konaklarının adını hacılarımızdan alan Taraklı için önemli. Bu yüzden şu dünya güzellerini de tanıtım yapacağız diye Taraklı’ya getirmeyin artık. Memlekette bed bereket kalmadı.
Sahi ya:
Bu iktisat ilmi; rızıktan, bereketten, nasipten neden hiç bahsetmez?
Bir’den, tevhidden uzak olduğu için…
Bir’in haricindeki bütün rakamlar, sistemler yalan söylediği için…
#