Öğretmen Kadar da Polis
Öğretmene ihtiyaç duyulduğu kadar polise de ihtiyaç varmış. Öğretmene geleceğimizi yani yetişen neslimizi eğitmek için ihtiyaç duyulur. Polis ise eğitemediğimiz problem çıkaranlar için caydırıcı güçtür. Ama her nedense eğitime verilen önem demek ki arzu edilen sonucu vermiyor. Suçlar ve suçluların her geçen gün sayılarında çoğalma görülüyorsa bunun sebeplerini uzmanlarımız oturup, derin derin düşünüp çareler üretmesi gerekmez mi? Hapishanelerin tıklım tıklım dolduğu, suç oranlarının her geçen gün arttığı gözlenirken bu işin sonucu nerelere kadar uzanabilirliği her akıl sahibi için düşündürücü ve bir o karda da üzücü olduğu bilinmelidir. En çok işlenen suçlar hangileri. En fazla suçlular kimler. Bunlar bu suçları işlemelerinde ki gaye ne. Bu suçlara neden itiliyor insanlar. İnsan niçin suç işler. Nerede hata yapıyoruz acaba? Keyfi yerinde olanlar hep konuşuyor. Akıl hocası hepsi. Bir ülkenin durumunun iyiye gitmesinin işaretleri suçların, suçluların azalması ve emniyet güçlerinin sayıları artmamasıyla doğru orantılıdır. Her geçen gün hapishane sayılarını artırma ihtiyacı duyulurken, emniyet güçlerinin sayılarının artırılması düşünülürken nelerin doğru nelerin yanlış yapıldığı üzerinde durulmazken, herkes kendi doğrularının arkasına sığınarak bu işin sonucunun nerelere varacağı tahmin edilmezken tedbir diye başvurulan ölçüler bizleri nereye götürür acaba?
Dün yanlış dediklerimize bu gün doğru derken, dün dündür bugün bu gündür diyerek bir yere varabilmemiz mümkün mü sizce? Yaşamda adalet, bölüşümde adalet sağlanmadan yapılan uygulamalar bir netice vermeyecektir.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, yaşam şartlarındaki aşırı uçurumlar giderilmeden, gelir düzeyleri insana insan gibi yaşama şartlarını sağlamadan, paylaşımların adalet üzerine yapılandırılmadan, hak ve özgürlüklerin başkalarının sınırına girilmedikçe özgürce yaşama fırsatı tanınmadan, düşünce özgürlüğü sağlanmadan ve düşündüklerini toplumla paylaşma fırsatı verilmeden yapılan tüm çalışmalar insanoğluna yön vermekten çok uzak kalacaktır. İnsanları zorlayarak doğru bir şeyi bile kabullendirmek insanın fıtratına aykırıdır. İnsanın büyüklüğü doğruyu seçmede değil, seçme özgürlüğünün verilmesindedir. Tenkit hakkının bulunmadığı yerde suskunluk büyük bir isyandır.
#