Her Şey Var; Huzur Yok
Bu cümleyi son yıllarda her yaştaki insandan sıkça duyar olduk. Eskiye göre birçok şeyin kolaylaştığı ülkemizde eskiden olup bitenleri neden arar olduk. Hiç kendi kendinize sordunuz mu? Birçok dünyalık elde derken, elden gidenleri, ya da kaybettiğimiz değerleri hiç düşündük mü? Mala, paraya eve apartmana sahip olurken huzurumuz neden kaçıyor. Daha mutlu yaşamak için bu mücadeleyi vermedik mi? Gelecek ve yalnızlık korkusu hepimizi korkutuyor değil mi? Onun içinde daha güçlü olmamız gerekir diyerek bol kazanç elde etme mücadelesi ruhumuzu ve benliğimizi alıp gitmedi mi? Aya çıkmayı marifet sayarken bir üs katta ki dairede kim oturuyor acaba biliniyor mu? Dünya malı dünyada kalır sözünü sıkça kullanırken o malın peşinde ömürler tüketilmiyor mu? Kefenin cebi yok diye başkalarına nasihat ederken kendi kefenimize cep dikmeye çalışmıyor muyuz? Dünyada mekân, ahrette iman derken mekân almada ya da yapmada hiç hız kesiyor muyuz? Batılılaşıyoruz derken batıllaştığımızı fark edebiliyor muyuz?
Evet değerli dostlar,
Şunu samimiyetle sizlerle paylaşmak istiyorum. Dünya malı birçoğumuzu esir almışa benziyor.
İnsanların birbirleriyle kurduğu samimiyetler bile riya kokuyor. Dayanışmalar ve kaynaşmalar samimi değil. Menfaatler akılları allak bullak etmiş, dünya sarhoşluğu başımızı döndürmüş ve huzuru bozmuştur. Gösterişten öteye gitmeyen sahte gülücükler, sahte nezaketler artık beni tatmin etmiyor. Bakıp geçiyorum çoğuna. Sırıtıyor her şey. Gerdan kırışlar üstten bakışlar hoş gelmiyor bana. Cenazelerde bile sohbetler almış başını gidiyor. Ölen kişi en yakınımız bile olsa bir şey hissetmez olduk. Dün aramızda olan bugün aramızda yok. O da bizim gibi oturuyor konuşuyor koşuşturuyordu. Eceli gelmiş deyip iki laf etmek kolay. Ama aramızdan ebediyen ayrıldı. Ve dönüşü olmayan bir yolculuğun yolcusu artık…
Evet dostlar,
Bir toplumda paylaşmalar azalır, mal ve servet sarhoşluğu aileyi etki altına alır ise, o toplumda yaşayan insanlar acımasız, hoş görüsü daralmış ve ihtirasının tuzağına düşmüştür. Böyle toplumlarda huzur evlerinde bile huzur yoktur. Ailelerde bölünmeler, toplumlarda parçalanmalar görülür. Böyle milletlerin sonu tarihin derinliklerine gömülür gider. Hem de paramparça olarak.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, etle tırnak gibi bir olunmadıkça, barışta ve bölüşte adalet sağlanmadıkça, atılan nutuklar, verilen nasihatler hiçbir işe yaramayacaktır. Fesatlığın, hasetliğin ve egoların zirve yaptığı toplumlar kendileri için kazdıkları kuyuların derinliklerinde yok olup giderler.