Allah İle Arama Girme, Benim Kalbim Temiz!
Allah İle Arama Girme, Benim Kalbim Temiz!
Günümüzde bir çok insan dini yönden uyarıldığında, ‘ Allah ile kul arasına girilmez, sen inancıma karışamazsın, imanımı sorgulayamazsın, benim kalbim temiz, namaz kılmıyorum ama, falan gibi namaz kılıp hırsızlık ta yapmıyorum, oruç tutmuyorum ama, oruç tutup kul hakkı yiyenler gibi, kul hakkı da yemiyorum. ‘ gibi sözleri sıkça kullanır. Bu ve benzeri sözler aslında şeytanın, nefsin fısıltıları ve vicdani muhasebeden kaçıştır. Allah’ın ve Peygamberin hükümlerini bilmemektir. Zaten az çok dini bilen biri bu tepkileri asla vermez.
Bu ve benzeri sözler aslınca sinsice söylenmiş sözlerdir. Hem kendini savunarak masum olduğunu anlatmaya çalışır, hem Müslümana saldırarak, Müslümanı, İslam’ı kötülemeye çalışır, hem de İslam hakkında kirli bir algı oluşturmaya çalışır.
Unutulmamalıdır ki iman, Allah’a ve Peygamberine koşulsuz, şartsız, yürekten inanmak ve teslim olmaktır. Allah’a, Kitabına, Peygamberine inandım diyerek, onların emirlerini kabul etmemek, beğenmemek, küçümsemek, Allah ve Peygamberinin bildirdiklerinin yerine, kulun bildirdiklerini benimseyip, savunmak iman değildir.
Dini vecibelerini yerine getirip, aynı zamanda dine aykırı hareketleri yapanlar asla örnek olamaz. O çelişki, o hata insanındır, İslam’ın değil. Her insan yaptığının hesabını verecektir. Allah insanı ve yaptıklarını niyetine göre değerlendirir. Zaten niyeti temiz olan insan da, hırsızlık yapmaz, kul hakkı yemez. Allah’ın ve Peygamber Efendimizin emirlerine uymak senin görevindir. Hiç kendini kandırma, kalp temizliği, insanı sorumlu tutulduğu dini vecibelerden kurtarmaz. Hani derler ya, söylediğin yalana önce kendin inan, başkalarını sonra ikna edersin kalbinin temizliğine. Seni sen övme, övülmeye layıksan seni başkaları takdir eder zaten. Ayrıca Yaratanına asi ve nankör bir kalp asla temiz olamaz.
İnsanlar, diğer insanların kalplerini elbette okuyamaz, böyle bir becerileri yok. Ama insanlar başkaları hakkında kanaat kullanırken, yaşamına bakar, sözlerine bakar. Müslümanın, Müslümanı uyarması inancının bir gereğidir.
‘Asra yemin ederim ki, insan gerçekten ziyandadır. Ancak iman edip iyi dünya ve ahiret için yararlı işler yapanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler başkadır.’ ( Asr Suresi 1-3 ), ‘Sen onları pişmanlık günü hakkında uyar; o gün onlar bir gafletin içine dalmış oldukları halde ve henüz iman etmemişken iş olup bitecektir.’ ( Meryem Suresi 39 ), ‘ İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.’ ( Al-i İmran Suresi 104 )
Her Müslümanın bilgisi ve imkanları ölçüsünde tebliğ sorumluluğu vardır. Müslüman, Müslüman olmayanı imana ve İslam’a davet eder, Müslümana ise imanın gereği olan salih ameli ve güzel ahlakı tavsiye eder. Peygamberlerin görevi bu idi. Peygamberlerden sonra bu yükümlülük din alimlerinin ve salih müminlerindir. Din alimi değiliz bir çoğumuz, salih müminler de değiliz belki. Ama en azından dilimiz döndüğünce uyarmalıyız birbirimizi diye düşünüyorum.
Bütün güzelliklerin sizlerle olması dileği ile, Allah’a emanet olun.
#