

Çocukluğumun Ramazanları…
Değerli Okuyucular;
Çocukluk anılarımız, yıllar geçtikçe bir hazine gibi değerlenir. Özellikle Ramazan ayı, küçük bir çocuğun gözünden çok daha derin anlamlar taşır. Benim çocukluğumda Ramazan, sadece oruç tutmak değil, mahalledeki arkadaşlarımla birlikte yaşanan bir dayanışma, paylaşılan anlar ve unutulmaz sohbetlerle şekillenen bir zaman dilimiydi.
Bu hafta sizlerle çocukluğumun Ramazan aylarında yaşadıklarım duyguları ve özlemi paylaşacağım.
Ramazan sabahları benim için çok özeldi. Her sahurda babaannemin evinde, pencere kenarındaki o dar sokata, mahallemizin davulcusunun davulunun sesini duyardım. O ses, Ramazan’ın başladığının, sahur vaktinin geldiğinin habercisiydi. Davulcunun sesi, sadece yemek vaktini değil, mahalledeki tüm ruhu da harekete geçirirdi. Şakir Mehmet Amca’nın pencere altındaki mani okuyuşu da bir başka gelenekti. Onun sesi hala kulağımda, adeta zamanla yoğrulmuş bir hatıra gibi.
Babaannemin kavurmalı pilavı, sahur sofralarının en vazgeçilmeziydi. O pilavın kokusu, benim için enfesti.. Sahur sonrası, sabah namazına gitmek için arkadaşlarla yola çıkardık. O anlar, bir ömre bedeldi; sabahın erken saatlerinde, mahalleye yayılan o huzur ve serinlik her zaman hafızama kazındı.
Sabah namazını kıldıktan sonra etrafta kuş seslerini dinlerdik. O kuşların sesi, sanki bizlere sabahın huzurunu ve Ramazan’ın manevi iklimini anlatır gibi olurdu. Kuşlarla konuştuğumuzu düşündüğümüz o anlar, çocukluk masumiyetinin bir yansımasıydı. Akşamları ise mahallede oyunlar oynar, eski Arnavut kaldırımlı sokaklarda dolaşırdık. O sokaklar ve parklar, Ramazan’ın akşamlarını şenlendirirdi. Eski parkın salıncağında sallanırken, bazen de cami bahçesinde banklara oturur saatlerce sohbet ederdik. Ramazan’ın o eşsiz atmosferi, arkadaşlarla birbirimize bağlılığımızın en güzel yanlarını bizlere sunuyordu.
Ramazan akşamları, misafirliklerin olduğu, tüm ailenin ve komşuların bir araya geldiği iftar sofraları bizim için çok kıymetliydi. Yer sofraları kurulur, erkekler, kadınlar ve çocuklar ayrı sofralarda iftarlarını açarlardı. O sofralarda her şey çok özel olurdu. Hala iftar sofralarında rendelenmiş peynir ve reçel görünce, o eski zamanlardaki Ramazan sofraları aklıma gelir. O sofralar, sadece yemek değil, sevgi, birliktelik ve paylaşımdı. Ramazan’ın gerçek anlamı, sadece oruç tutmak değil, aynı zamanda birlikte olmanın, paylaşmanın ve dayanışmanın örneğiydi.
İftar vakti, mahalledeki bir başka gelenek de, Taraklı halkının "Canavar Düdüğü" olarak bilinen sirenin çalmasıydı. O siren sesi, iftarın geldiğinin müjdecisiydi ve Taraklı’nın mahallerindeki herkes, sirenin gürlediği anda sofralarına oturur, oruçlarını açarlardı. Sonraları bir müddet Hisar Tepesinden atılan top, Ramazan’ın o manevi atmosferini yaşatırdı. Bu top atışı, hem zamanın geçtiğini hem de Ramazan’ın kutsal anlamını vurgulayan bir işaretti. O anı hiç unutamam; her yıl aynı heyecanı tekrar yaşardık.
Ramazan akşamlarının bir diğer keyfi de, çarşıda susamsız simit, turşu ve lahmacun satan çocuklardı. O çocuklar, Ramazan akşamlarının vazgeçilmez simgelerinden biriydi. Çarşıda dolaşırken, simitlerin o eşsiz kokusu yayıldığında, hem karnımızı hem de ruhumuzu doyururdu. Turşu satan çocuklar da her akşam olduğu gibi ellerinde büyük bakraçlarla geçer, çarşıya renkli bir neşe katarlardı. Lahmacun satanlar ise, kahvehane kahvehane dolaşır, o akşamları unutulmaz kılardı. O çocukların sesleri, çarşıda yankılandıkça, Ramazan’ın o coşkulu atmosferi zirveye çıkardı.
Ramazan’da sabah namazında ve ikindi namazı vakitlerinde okunan mukabeleye gelen beyaz örtülü ve şalvarlı genç kızlar ile kadınları ve sahur öncesinde gençler tarafından minareden okunan "Temcit" geleneğini özlemle aradığımızı da belirtmek isterim.
Çocukluk yıllarımda yaşadığım bu Ramazanlar, sadece bir zaman dilimi değil, ruhumda iz bırakan, büyüdükçe daha da özlediğim anılarla dolu. O zamanlar, günün nasıl geçtiğini anlamadan Ramazan’ı bitirir, iftar sonrası sahura kadar sokaklarda koştururduk. O eski Ramazanlar, sadece sofralarda değil, kalplerde de bir araya gelmeyi, paylaşmayı ve sabrı öğreten zamanlardı. Bugün geriye dönüp baktığımda, çocukluğumun Ramazanları hâlâ içimi ısıtıyor. Ramazan’ın o eski ruhunu hatırladıkça, o güzel günleri daha da özlüyorum.
Haftaya görüşmek dileğiyle hoşçakalın…
#ramazan #cocukluk #anilar #sahur #iftar #tarakli #gelenekler