Geri
Ahi Naci İŞSEVER Ahi Naci İŞSEVER Dobra Dobra

GIYGI MUSTAFA ve SOFU İSMAİL

“Taraklı’da bisikletçilik yapmasına rağmen, yalnız Gıygı Mustafa, lâkabı ile anılacak. “Nüfuz kaydı da neymiş ?
Yayın: Güncelleme:

Gıygı Mustafa...

Gıygı Mustafa’nın, yeni yetmeliğinin sonu geldi. Gün sayımı bitip ardı kesilir olunca, askere çağrıldı. O da gün saymağa başladı ama, 

Başlayıncaya kadar, -hatta- ilk yoklamalarından da önce, Ankara Caddesinde Saatçi Arif’e yapışık kiralık bir dükkanda “bisikletçiliğe” başladı. Ben o günleri çok iyi hatırlar ve anımsar bugün bile anmaktayımdır. İlkokul çabuk bitti. 

Arifiye İlk Öğretmen Okulu öğrencisi olarak, Boba’mın bana “iyi okusun diye”, Peugeot (Pejo) marka bir pisiklet alıp armağan edişinin asıl nedeni, benim o bisiklete zevkle binmem değil, “pisikletin bana alınıp, “bin buna” denmesinin esas nedeni, evin bodrumunda (avlusunda) o bisikleti tamir ettirmekmiş meğer. 

Bisiklete binme becerisi, “çocuklar için” kolay ulaşılan bir hedefti.

”Yetişkinler için- se” kaçınılmaz bir maharet, hatta zorunluktu da!

O yıllarda -galiba oyuncaksızlıktan-, her kasabada olduğu gibi, Taraklı’da da herkesin bir takma adı (lâkâbı) olurdu. Hemen hemen lâkapsız kişi yok gibiydi.

Çocuk yaşta olan, yeniyetme öğrenciler, “sen bana iş göster de gerisine karışma diyen” iş sahiplerinin, kendi işi varken bile, kendimizi yaban işine bağladığımız günleri sayardık. 

İş olsun da, “çalışacak işçi bulunur” dedirten “saldırgan ve kaşıyıcı” günler. Bu acımasız “işveren tavrı,” kendini “olduğundan fazla gösteren gencecik çocuklar. 

Nefes nefese yeniyetmeler.

“Kendi gücünü de zorlayıp, insanın kendinden de saklandığı günler.

 …

Kimisi de, tembel tembel uyuşuk oturarak, gün ortasında esner.

Kimi esnafın, başını kaşımaya -bile- zaman yok. 

“Çeşit çeşit” sıkıntı. Güneş sıcağına göre gevşek, havaya göre sert. 

Dükkanlar dizek dizek müşteri bekliyor. 

Görünmez bir “fırça,” kasabamızı renklendiriyor.

Çarşı esnafının hepsinin “takma adı” var.

Takma adı olmayandan -hani nerdeyse- hüviyeti sorulacak. “Nüfuz dairesinde kaydı var ama, lâkâbı yok diye, vatandaşa şüpheyle bakılıyor. Hüviyetin yokmuş bu önemli değil ama yakışan bir sözcü (Lakab) bularak yapıştır yeter de artar bile.

“Taraklı’da bisikletçilik yapmasına rağmen, yalnız Gıygı Mustafa, lâkabı ile anılacak. “Nüfuz kaydı da neymiş ?

Gıygı Mustafa, sermayesini, kendi oluşturmuş, borçsuz harçsızdı.

Saatçi Arif’e yapışık bir dükkan açmıştı. 

Açmayı açtı amma, halkımızın ona “lâkap olarak GIYGI demesi daha yerinde ve yerleşik görünüyor.

… 

Çok iyi anladık da, anlamamazlığa getirdik. 

“Gizli açık” birbirlerine hem de “tekrar tekrar” merakla sorar oldular. Bu sorulardan az da olsa hoşlanır da oluyorduk.

İşte tam da böylesi bir tavda, 

-Şeytanın işi yok ya ? -

Yürürken gerekli denge için sallantılı (dıngıldak) yürüyen biri onu, Gıygı Mustafa’ya benzeterek takılır ve şakalaşır oldu.

Bu şakacı arkadaş diyor ki :

“Selim Memet’in bisikleti sürdüğü gibi, sen de ters sürme ! 

Bu benzetmedeki (bağdaştırma) “yalaza oturumlarında da konuşulur oldu.

… 

Şimdi Taraklı’da “sözlü anlatıcıyı sıkıştırırsan”, “MECAZ anlatıma” yeltenilir.Bu “mecaz anlatıma yaslanma adeti, bilerek bilmeyerek hepimiz de Selim Mehmet gibi kullanır olduk. 

Konumuzu konuşan kişi için, “İMDAT fireni gibi” kullanır olduk. Konuşa dururken, küçük bir konuşma hatası yakalanan kişi “yedek mecazını kullanıp” kurtulabilir.

...

Bisikletçi Mustafa’nın, bisikletle pek de ilgisi yok iken, doğadan yansıyan bir HECE 

“bir ses dizisi” olarak “Gıygı” sözüne doğal bir örnek arıyorsak, o gene doğadan örneklenmiş olacaktır. Burada doğal olan, “kemanın kendi sesidir”. “GIYGI” sözü kemandaki doğal sesin kendi değil, doğal olanın taklididir.

Konumuzla bağdaştırılmasının nedeni, “şakalaşan Taraklı esnafının”, şakalaşırken kullandığı malzemedeki isabetidir. Taraklı esnafı şakalaşırken bile, “kusur” tanımaz. Bunun için, anlatımda kullandığı “sıfır denge ve hatadan“ cayamaz. Bu geleneğinden, Taraklı efendiliğinden cayamaz. Burada şaka’nın Gıygı Mustafa’ya yapılışı düşündürücüdür.

Düşünülecek olan:

Çocukluk yıllarında Mustafa, “bir sopayı keman çalar gibi özenle gırtlağına yerleştirıip, ” onu “gıy gıy” diye çalmasından ileri gelir. Taraklı gibi bir kasabada, bu “şakalaşma ve oyun” geleneğinin adı, zamanla onun lâkâbı olmuştur. Bugün kendilerinin Gıygı sözü ile anılışı, henüz çocuk yaşta, “keman çalan adam” taklidini yapabilir olmasından ileri gelir”. Bundan dolayı dostları ona lâkab olarak “Gıygı” demeyi tercih etmişlerdi. Taraklı’da kullanılan Bu Gıygı sözü, “ÖZTÜRKÇE” değildir. “Doğayı taklit eden bir söz olarak” bir iki sefer denendiyse de, HARF DEVRİMİNDEN gocunanlarla birlik, Taraklı’da toplumumuzu “ilerici gerici” açmazından çok zor kurtarmıştır. Bunun da anlamı “KEMAN” sesi” olsun, dediğimiz sözcük de, denenmesine rağmen, kullanımı kısa sürmüştür.

GIYGI Mustafa yirmi yaşını doldurup askere gidesi olunca, soyadının Gıygı değil de KAYHAN olduğu ortaya çıktı.

Soyadı mı önemli yoksa “Lâkap” mı önemli sürtüşmesi, eskisi kadar önemsenmedi-ğine bakmayın siz. Bu “soyadı” saplantısından hasıl olan yılgınlığından biri de “OĞLU” diye biten (Sofu-oğlu – Kalendaroğlu ) gibi soyadı tercihleri ile, kısmen halledilmişti.

Nüfuz dairesinin ilgili kayıtlarına bakılınca anlaşıldı ki “Gıygı Mustafa’nın” soyadı “Kayhan” dır. Nedenini bilmiyoruz ama, bir çalgı adı olmadığı, sözcük araştırınca anlaşıldı ki, esas konumuz “Kayhan” kimdir , hangi cinsin (ismin) adı olmuştur sorusu elzem oluyor.

Kimmiş bu “Kayhan” denilen kişi?

Ne iş yaparmış ?

Kim olacaktı ki ?

Savaktan savanğa (bahçelerdeki su kavşağı ) sahipsiz suyu kendi bahçesine akıtmak için koşturup duran “karaişçi” kim olabilir ki ?

Gıygı Mustafa’nın Babası Tombul Arif değil mi?

Konumuza (mevzu) geri dönecek olursak,

Türkçe SÖZLÜKLER-de “kay” diye bir “sözcük” var da, yalnız ondan türemiş “Kayhan” diye bileşik bir sözcük yok.

Diğer sözlüklere de bakınca, sözcüğün hangi harmanda savrulup debeştirildiği (çekilip 

Çekilmediği) de belli oluyor.

Bu çalışmada, dikkatimiz yoğunlaştıkca “bilimsel olmaklıktan çok”, “ansiklopedik” olmak daha önemli oluyor.

Yani ?

“Kayhan” sözü üstünde duruyoruz ya ?

Kayhan’nın anlamı ne :

Güçlü olmak,”

“Hükümdâr olmak,”

“Güçlü ve Sert olmak”,

“Sesi duyulan olmak”,

“Dâvetkâr olmak,

“Okuyucu olmak, 

Kayayı (Taşı) bile delebilecek güçte bir sesin sahibi olmak.

Aslına inmek, kitabını debeştirmek (ayrıntıya inmek)

Kutlanan günün (bayramın) hakkını vermek,

“Kitabını” okuyup yazarak, derin düşünceye dalmayı öğrenmek. 

Bilmek.

Biz eskiler, -şimdi ki gençler de- daha düne kadar, bir yay ile beraber kullanılan çalgıya “KEMAN“ derdik. 

Esas çalgının adı “KEMAN” dı. Şimdi duyduk ki , “Öz Türkçe denen” bir icat (yenilik) çıkmış. “O müzik çalgısına biz, “keman” deyip dururken,

Müzümsüz nâsibetsiz biri çıkmış, “bundan sonra, o müzik aletine “keman” değilde, “gıygı” diyeceğiz diye tutturmuş.

Hasbinallah!

İşe bak.

Le’en !, 

“Keman” deyip dururken, “gıygı” demenin ne âlemi va. (var)

İster “keman” de, ister “gıygı ! ” Kim o aleti sindiresiye çalıp dinliyorsa, “ince hastalığa” (verem) tutulup (bulaşıp) dıngılır (ölür) derler.

Eee !

İnce havadan, “ince hastalığa”.

İyi güzel anladık da !

Hadi diyelim ki, 

“Dedik, demedik, demeye kalmadan , 

Sofu İsmail’lin dediğine ne deycez (diyeceğiz) ? 

Bu sofuluğun nesi, neye neden dolayı,hangi ilgi ile,bizim Taraklı’daki Sofular’a kendilerini yakıştıramadılar ki ?

Bu soru bugüne kadar yanıtsız kaldı. Bunun nedeni gelmiş geçmiş “ataları” yüzündendir tabi. Olaki eski “haç yolu hizmetinde görevli (hizmetli) bir Arap sülaleden kalan bakıyyesiydiler.

Amcası da “sofu” diye anılırdı.

Açık konuşmak gerekirse, 

“Sofu Me’met” (Mehmet) gerçek yaşamında sofu mofu olamazdı emme, (ama) “Usta bir aşçıydı” Küçük kardeşi sofu Ahmet Amca Ağabey’ine kıyasen, bencil olamayan biriydi. Mesleksiz -aylak- biri yani.

Sofu Mehmet?

İkisini de iyi tanırız. 

Soyadını bırak, Taraklı’da ki özel yaşantılarında bile, “sofu çizgilere sahip sayılmadılar”. Hele hele Sofu Ahmet Amca, tam takır şah-ı merdân yokluk (züğürt) içinde idi.

Bu, maddi zaaf, (yokluk) kardeşler arasındaki dayanışmanın kalitesini de düşürdü. Ömürlerinin sonuna kadar , birbirleriyle konuşmaz oldular. 

Düşündürücü bulduğum için söylüyorum:

“Bu bencil mal mülk ve miras kavgası sonunda, kardeşler arasındaki ortak mal mülk (miras), paylaşılamaz olur. Bu yüzden Taraklı’nın ortasında Sofu Mehmet’in “ben buranın ortağıyım” dediği, han yüzünden, Abi kardeş birbirlerine küstüler. Oysa Taraklı’da, bu “iki kardeş” diledikleri gün, “Kocasu’yu” kendi bahçelerine akıtabilecek kadar güçlü bir “DAYANIŞMA” içinde olabilirlerdi. 

Yani demek istediğim, adım “çalgıcıya çıkacak diye,” “KEMAN-a ortak olup çalamazsın. Keman çalmak izne bağlı değil doğuştan getirdiği YETENEK ister. Uyumlu (harmonik) ses için çalıyorsan o başka. Orda tapu sorulmaz.

Ahi Naci İşsever

 

 

 

#giygi-mustafa #sofu-ismail #lakap #eski-tarakli #ahi-naci-issever #issever

Yorumunuzu Ekleyin

Adı-Soyad
E-Posta
Yorum
İşlemin Sonucu
  • Yorumlar T.C. Yasalarına aykırı olamaz.
  • Hakaret içeren yorumlar, yayınlanmasa bile yasal mercilere iletilebilir
  • KVKK Kapsamında, bilgileriniz, yasal merciler hariç kimseyle paylaşılmaz.
  • Formda doldurduğunuz bilgiler ve IP adresiniz sisteme kaydedilir.
  • Yorumunuz onaylanıp yayınlandığında, sadece yorum, isim ve yorum tarih saati gösterilir.

YAZARIN SON YAZILARI

BAYRAM HARÇLIĞI

BAYRAM HARÇLIĞI

Onlar, büyüklerinin cüzdanlarından piyizlenmeye akşamdan niyetli, “geleceğin iş adamı” görünen mayası bencil kişilerdendiler.
YOLCU’NUN YOLLARA BAKTIĞININ YERİDİR

YOLCU’NUN YOLLARA BAKTIĞININ YERİDİR

Karşılıklı sohbette konuşurken kullandığın Türkçe’nin, “Manav Lehçesi’ndeki” (ağzındaki) anlamı, pötü (sol yaka ) cebinde ezberini defalarca okuduğun “asker mektubuna da” benzemez.
ÇİĞDEMLİKTE

ÇİĞDEMLİKTE

Taraklı'dan Çiğdemlik'e, Hıdırlık'tan Çamçukuru'na Yolculuk: Düşüncelerimizin ve Yaşamın Tartıldığı Bir Hikaye
ESKİ BAYRAMLAR.

ESKİ BAYRAMLAR.

Biz dilersek, bu bayramı da, eşin dostun yanında geçirip, kutlayabiliriz de.
ESKİ BAYRAMLAR.

ESKİ BAYRAMLAR.

Ahi Naci İŞSEVER
RAMAZAN KOKUSU

RAMAZAN KOKUSU

“Ortalığa Ramazan kokusu yayıldı.

GENEL BİLGİLER

Taraklı

Taraklı

Taraklı Nerede, Taraklı'nın tarihi ve coğrafi özellikleri
Taraklı Otobüs Saatleri

Taraklı Otobüs Saatleri

Ağustos 2023 Güncel Taraklı - Sakarya Otobüs Kalkış Saatleri, Taraklı Otobüs Saatler 2021, Taraklı Otobüs Tarifesi, Taraklı Sakarya ilk otobüs ne zaman? Taraklı - Sakarya Son Otobüs Ne zaman? Sakarya Taraklı İlk Otobüs Ne Zaman, Sakarya Taraklı Otobüs Saatleri, Taraklı Koop Otobüs Saatleri
Taraklı'da Gezilecek Yerler

Taraklı'da Gezilecek Yerler

Taraklı'ya geldiğinizde gezilecek yerler neresidir? Taraklı'nın en popüler gezilecek yerleri yazımızda.
Taraklı Termal Turizmi

Taraklı Termal Turizmi

Taraklı'da termal turizmi, Türkiye'deki belli başlı noktalardan biri haline gelmiştir.